Üç bin, beş bin, on bin değil, beş yüz bin şehidiniz de olsa fark etmez.
Çağdaş sistemler kurmazsanız çağ dışı sistemlerle sömürülürsünüz.
Yani halk düzelmezse siyasetçi, siyasetçi düzelmezse devlet düzelmez.
Sömür diye oy verirsen sömürür parti.
Adlarının fikirlerinin değişik olması bir şeyi değiştirmez.
İnsanına saygı göstermeyen, medeni ve demokrat olmayan ülkelerde partisel yarış en iyi ben yöneteceğim değil, en iyi ben götüreceğim yarışıdır.
İnsan fıtratı gereği iyiye de kötüye de eğilimlidir. Bu nedenle gelişmiş toplumlarda Devlet yönetimleri kişilerin fikir ve keyfine değil, akıl ve bilimin ışığında toplumsal bilinçle oluşturulmuş kanun ve sistemlere göre şekillenir.
Bu gerçeği görmezsek adımız istediği kadar fikir partisi olsun sonumuz muhakkak düzen partisidir.
Bir ömür mücadeleden sonra geldiğimiz yere bakın ve konuyu bir kez daha düşünün isterseniz.
Onca yoksulluk, onca yolsuzluk, onca haksızlık ve adaletsizlikten sonra, bir avuç parti kurdu hariç hiçbir kimse halinden memnun değil. Hangi sohbete katılırsanız katılın kullanılmış olmak sözlerini artık daha sık duyuyoruz. Öyleyse acaba sebep ve sonuç ilişkisinde maziyle bu gün arasındaki bu uçsuz bucaksız uçurumun nedeni ve sorumlusu kim?
Neyse uzatmayayım ”…Niyetimiz kimseyi kırmak değildir, şuradakini buraya koymak değildir. Arada bir zülfüyâre dokunduk tam yerine rast geldi manzara koyduk.”
Bana yine kızacaksınız da partilerde ki umut bana meşhur dolandırıcılıkta ki saadet zinciri gibi geliyor. Ve bu hal ey Türkçü Turancı(!) partiler size hiç yakışmıyor.
En üstte
Dün içimizden biriyken seçilir seçilmez bir anda sihirli bir değnek değmiş gibi değişen, kutsallaşan, bilgeleşen liderler ve çevreleri.
Çevre deyince söylenecek o kadar çok şey var ki, ama biz kısa keseceğiz, Çünkü takdir edersiniz ki onca dolabın döndüğü yere üç beş satır yetmez. Ben size bir iki cümle söyleyeceğim siz gerisini zaten şıp diye anlayacaksınız.
“Lider aslında çok iyi ama çevresi o kadar kötü ki…“,
Veya “Lider ne yapsın kardeşim etrafını örümcek gibi sarmışlar…“
Gerisini devam etmeye gerek var mı?
İşin doğrusu böyle değil tabi
Bu söylenenlerin hepsi yalan
Bu söylenenlerin hepsi uydurma.
İşin aslı bal gibi de lider de çevresi de aynı.
Lider var milyonları toplar, lider var milyonları dağıtır.
Neyse
Sonra
Profesyonel particiler
Ağır ağabeyler
Para babası baronlar
Derin ağabeyler
Onların yamakları
Onların yamaklarının yamakları
Hepsini torlasan toplasan bir avuçlar, ama bütün pasta onların.
Bunlar:
Bu topraklarda Tevfik Fikret’e o muhteşem
“Yiyin efendiler yiyin,
bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Şiirinin ilhamına konu olan meşhur aç kurtlar.
Çakal makal diye işi sulandırmaya, magazinleştirmeye hiç gerek yok, çünkü kabul etmeliyiz ki ülkücü harekette ister sistemden deyin, ister cehalet ve şuur eksikliğinden, ciddi bir ahlak ve duruş sorunu var. Savunduğumuz fikirle değil, resmen savaştığımız fikirle yönetiliyoruz.
Neyse bu gün kızmadan yazacağım, çünkü ister istemez kızınca tansiyonu fırlıyor.
Sonra
Saadet zincirinin diğer halkaları geliyor.
Nerden ve nasıl çıktığı bilinmeyen piyangocular
Ne zaman ve nerede ülkücülük yaptığı bilinmeyen gizli assolistler
Paraşütçüler
Sırrını hala kimsenin keşfedemediği Kontenjan asları
Kökü bir türlü kurumayan emek hırsızları, yağcılar, yalakalar, dalkavuklar
Adamı suya götürüp susuz getiren Kaşarlar, kompetanlar say say bitmez
Sıra meşhur davacılara geldiğinde çoktan üzümün taneleri bitmiş, geriye sadece çöpü kalmıştır.
Ama fark etmez bizimkilerde sorgulamadan itaat, lider doktrin teşkilatta ömür biter, umut bitmez.
Kendileriyle her ne kadar teşhis ve tespit, irade ve istikamette farklı düşünsek de yine de asla diğerleri gibi yedi kat yabancımız değillerdir, kimimizin babası, kimimizin oğlu, kimimizin arkadaşlarıdır severiz.
Şunu hiçbir kimse unutmasın ki bu harekette havanında vebalinde, eleştirinin de itaatinde sorumluluğu büyüktür. Çünkü ülkücülük adı ve sanı ne olursa olsun hiç kimsenin keyfine göre eğip bükeceği, keyfine göre değiştireceği bir oyuncak değildir.
Bu günlerde gelip geçecek, bu gün olmazsa yarın, herkes neyin ne olduğunu, kimin haklı kimin haksız olduğunu görecek. İşte o gün en çok konuşulacak, en çok utanacak, en çok başı öne eğilecek olanlar bu tarihi sorumluluk ve vebali üstlenenler olacak.
Her yılı kan ve gözyaşı dolu böylesine büyük bir davanın vebalini çekmek kolay değil, çünkü bu gün değilse bir gün muhakkak onurlularla onursuzlar, kahramanlarla sahtekârlar, varını yoğunu verenlerle iliğini sömürenler maşeri vicdanda muhakkak yerini alacaktır.
Sonra onun aşağısı
Sonra onun aşağısı derken
Nihayet meydan kala kala kendisine işin kuru kavgası kalan bizim en çok çalışan, en çok dövüşen en çok ezilen sevgili ülküdaşlarımız kalır.
Herkesin zencisi, ezileni olurda bizim olmaz mı?
Merak etmeyin bizde her şeyin alası olduğu için bu işinde alası vardır.
Bakmayın siz kompleksten pek söyleyemediğimize bizde bu işler doğrudan değil, dolaylı yönden söylenir. Sömürüyü pek kimse bilmez, ama sırta basıp çıkmayı herkes çok iyi bilir.
Yani nasıl kapitalizmde işçi çalışır patron yerse, bizde de davacılar çalışır, bekacılar yer.
Velhasıl-ı kelam Ey partili kardeşim! Sen istediğin kadar çalış dur.
Ne yazık ki partilerde ki son ahval ve şerait budur.
Milliyetçiler birleşin. Yaşasın milliyetçi toplumcu gök devrim.
HASAN GÖMLEKSİZ
14 Ocak 2020