İster kabul edelim ister etmeyelim. Ciğerimizi delecek hançer, canımızı yakacak ateş kapıda.
Parti, ocak, bucak, yan kuruluş, oda, sendika, gazete, dergi ne varsa hepsi toz duman.
Dağıtıla dağıtıla, bölüne bölüne, parçalana parçalana BIÇAK NİHAYET GELİP DAYANDI ÜLKÜDAŞLIĞA.
40 yaşında 50 yaşında 55 yaşında omuz omuza vermiş omuz omuza vuruşmuş ülkücüler bile, birbirine girmenin, birbiriyle selamı sabahı kesmenin eşiğinde.
Düşünün İlk defa ülkücü ülkücüye karşı kaşını kaldırıyor.
İlk defa ülkücüler kendi sendika ve gazetelerini basıp karşılıklı sloganlar atıyor.
İlk defa ülkücüler kendi ülküdaşlarına kurşun sıkıyor.
İlk defa ülkücüler Türk milletinin geleceği ve beka konusunda iki zıt düşüncenin tarafı oluyor.
İlk defa ülkücüler dost ve düşmanlarını karıştırıyor.
Bunların hiç birisi hayra alamet şeyler değil.
Türkeş’in icat ettiği ülkücülükte Edirne’deki ülkücü Kars’takini seviyordu. Türkiye’nin neresine giderse gitsin arkasında da dağ gibi ülkü ocakları vardı.
Ya şimdi?!
Bunca yıllık ülkücüyüm!
Hırsızın, arsızın, uğursuzun, dincinin, ümmetçinin, bedevinin, bağnazın, yobazın, yağcının, yandaşın LİDERİMİ ve PARTİMİ bu kadar çok övdüklerini hiç görmedim.
Bütün kanallar ülkücüleri konuşuyor. İltifatların övgülerin biri bin para .
Özellikle de yandaş medya. Akılları sıra kekiz ya kekliyecekler.
Hâlâ, bir aydın hareketi olan milliyetçileri bir cahil hareketi olarak görüyor salaklar.
Bu kadar yağın, bu kadar methiyenin, bu kadar sırıtıp bu kadar komikleşmenin başka bir açıklaması yok çünkü.
Kusmadan isyan etmeden, küfretmeden seyredemiyor insan.
Sabrın, hakkın, hukukun, haysiyet ve şerefin sınırlarını o kadar zorluyorlar ki övgüleri bile küfür gibi geliyor insana.
Milliyetçiler ömrünün hiçbir döneminde Türk’e düşman Türk’le kavgalı, bir zihniyetin oyuncağı olmadı.
Milliyetçiler ömrünün hiçbir döneminde Atatürk ve cumhuriyet hazımsızlarıyla da aynı safta olmadı.
Ülkücülere Tarihin hiçbir yerinde bu kadar büyük bir bozgun bu kadar büyük bir zafer diye yutturulmadı.
Tarihin hiçbir döneminde ülkücüler bu kadar ezilip bu kadar horlanmadı.
Ataların dediği gibi huylu huyundan vazgeçmez. İmansız imana gelirde, siyasi ümmetçi gelmez.
Hâlâ bunlarda, bir Türk bir Müslüman denize düşse ilk önce hangisini kurtarırsın mantığı geçerlidir.
Hâlâ Arap’ın kanı kutsal, Türk’ün ki ise sebildir.
Gavuru sever Türk’ü Türkçü’yü bir türlü sevmezler bunlar.
Allah dedi diye bölücüyü sever de ülkücüyü sevmez bunlar.
Ellerinden gelse Türk kelimesini değil TC den yeryüzünden bile silerler.
Ülkücünün her şeyde yanlış yapma hakkı vardır; ama TÜRK milletinin ve Türk milliyetçiliğinin geleceği gibi hayati konularda yanlış yapma hakkı yoktur.
YOL bir yere kadar gider ve orada biter. Türküm diyemeyeni Türk’e başkan yapmak Türk milliyetçilerinin işi değildir.
Bütün dünya alem özellikle de sayın genel başkan bilsin ki, kime Türküm demek zül gelirse ona başkan demek, onu başkan yapmakta ülkücüye zül gelir. Bu böyle biline.
Edebimizle adabımızla tartışmasını da, edebimizle adabımızla bir birimizi uyarmasını da bilmeliyiz.
Biz yanılmışsak sorun yok ülküdaş!
Sonuçta milletimiz kazanmışsa eğer özür dileriz olur biter.
Ya sen yanılmışsan, ya siz yanılmışsanız?
Telafisi tamiri özrü var mı bunun?
Kolay değil ülkücü hareketin tarihine, ülkücü hareketin ipini çeken insan olarak geçeceksiniz. Tercih sizin.