Uzunca bir zamandan beri ülkücüler, Türk milliyetçileri kendilerini arıyor.
Değişimin ilkini solcular yazmıştı. Umarım ikincisini de solcular yazmaz.
“Devlet Ocak Dergâh” kitabını hatırlarsınız;
O kadar dikkat çekmiş, o kadar dikkat çekmiş ki adamlar hakkımızda kitap
yazdılar.
Bu kitabın yazıldığı dönemde İslamcı bir çıkış vardı. Acı ama gerçek; ÜLKÜCÜLER SANKİ O ZAMANA KADAR İSLAMI BİLMİYORMUŞTA YENİ KEŞFETMİŞ GİBİ BİR İSLAMCILIK FURYASINA TUTULMUŞTU.
Dergiler, yazılar, makaleler, havada uçuşuyordu. Kâfirlik, şeytanlık, tâğutilik, mücahitlik, uçmak kaçmak, ermek alıp başını gitmişti.
SANKİ MİLLİYETÇİ BİR HAREKET DEĞİL DE, İSLAM’I YENİ KEŞFETMİŞ ÜMMETÇİ BİR
HAREKET GİBİYDİK.
Başladı ve bitti. Bundan sonra pek varlık göstereceğini sanmıyorum. Tohumları ne zaman atıldı?
Nasıl başladı,
doğru muydu, yanlış mıydı,
özgün müydü, değil miydi?
Ayrı konu.
Rüzgâr, hatta ne rüzgârı fırtına, hatta ne fırtınası kasırga gibi başladı, esti, gürledi, yaktı, yıktı ve gitti…
Ne olduğunu kimse anlamadı!
Ben ülkücülüğü İslamcılıkla anlatan, anlattığıyla da ortalığı kasıp kavuran “Vay be adam ne yazmış! Ne düşünmüş” denilen, işin felsefesini yazmış, yapmış birini hatırlamıyorum. Nakilci, hikâyeci, masalcı çok, ama özgün bir yapıt yok.
Kimilerine göre bugün de seküler, tersi bir gelişme yaşanıyor.
Kimse üstüne almasa, kimse bir şey yapmasa da ülkücü hareket, dün olduğu gibi bu gün de BAŞSIZ, PARTİSİZ, OCAKSIZ, METOTSUZ BİR ŞEKİLDE DEĞİŞMEYE DEVAM EDİYOR.
Siz ona ister kendini arıyor deyin, ister kendini kaybediyor. Bir değişim ve dönüşümün olduğu gerçek.
Siyasal İslam savrulmasıyla ciddi bir savrulma ve hâlâ atlatamadığı büyük bir travma yaşadı.
Kimi tarikatçı oldu, kimi cemaatçi. Mezhep değiştirip İrancı olanı bile gördük.
Kendisine gelmesi yıllar aldı. Ocaklar dini akımların cirit attığı dönemler yaşadı. Kütüphaneler ağzına kadar dini yayınlarla dolup taştı. Hala, “ne olmuş?”diyenler çıkacaktır, ama biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım bu soruyu sorana dün olduğu gibi bu günde hiçbir şey anlatamayacağız.
Sekülerlik iddiasına gelince: “Ülkücüler her ne kadar milliyetçi olsa da,
İslam’dan bu kadar uzaklaşıp, bu kadar milliyetçi, bu kadar seküler olmamalı”diyorlar da, soru burada başlıyor aslında.
Asıl bu sorunun cevabını, soruyu soran arkadaşlar vermeli.
Milliyetçilik ne kadar İslamlaşmalı?
Ya da İslamlaşmada bir miktardan bahsedilebilir mi?
Bahsedilirse bu miktarı önce onlar belirlemeli ki, diğer taraf onu eksik ya da fazla bulsun.
Evet! Biz milliyetçiler ne kadar İslamcıyız? Ya da İslamlaşmalıyız?
Veya Türk milliyetçiliğinde İslamcılığın yeri ne?
Veya kim kimin içinde? Milliyetçilik mi İslam’ın, İslam mı milliyetçiliğin içinde?
Nasıl ve ne kadar İslamcıyız? Veya nasıl ve ne kadar milliyetçi olabiliriz?
Sorulardan da anlaşıldığı gibi işin içinde miktarın ötesinde ruhsat meselesi bile var; ve bu bile başlı başına işin içinden çıkılmaz bir tartışma konusu, üstüne üstelik ciddi bir tartışma konusu.
İran ya da Suudi Arabistan gibi mi olmalıyız?
Veya, açık açık konuşun arkadaşlar şeriat mı getireceğiz? Şeriatçı mıyız?
“Şeriat demek Kur’an demek” falan…
Güzel de; dünyada uygulanan bir sürü şeriat var. Biz hangisini uygulayacağız?
Eğitim, sosyal ve ticari hayat nasıl olacak?
Belki de en kolay soru;
20 YILDA İSLAMCILAR HİÇ BİR ŞEY YAPAMADI.
Biz yapabilecek miyiz? Veya nasıl yapacağız?
Ya da onlar gibi elimize yüzümüze bulaştırmadan, hatta onlar gibi rezil rüsvağ olmadan işin içinden çıkabilecek miyiz?
Adamlar devlet bütçesinin yarısını faize ayıran bir politika güdüyor. İçkiden kumardan aldıkları vergilerle imam maaşı ödüyor. Mangalda kül bırakmasalar da rezillik diz boyu.
Velhasıl-ı kelam;
İslam başörtüsü serbestliğinin haricinde hayatın hiçbir alanında kayda değer bir değer üretemedi.
Peki! Biz üretebilecek miyiz?
En iyisi bunlara, bundan önceki İslamcı ağızlı ülkücüler gibi ayakları yere basmayan, ama müthişlik ve muhteşemliğinden zerre kadar ödün vermeyen “İslam gelecek yüzler gülecek”, “Kanımız aksa da zafer İslamın” gibi sloganlarla süsleyerek işin içinden yırtmak.
Ya da başörtüsü, ezan, namaz, Cuma ile falan işi fazla kurcalamadan geçiştirmek midir?
Var mıdır Türk milliyetçiliği ile İslam’ın nasıl olacağını enine boyuna yazmış incelemiş bir İslamcı Türk milliyetçisi?
Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Erol Güngör gibi sosyolog ve düşünürlere bakarsanız onlar bu işi arkadaşlar gibi çıkmaza sokmazlar. Makul ve mantıklı tarih ve kültürle alakalı bu gün bizim de önerdiğimiz gerçekliği dile getirirler.
Ülkücülük aslında kendisi ile ilgili hiçbir şeyi, hiçbir zaman yeterince ve gerektiği gibi tartışmadı. Hep halının altına süpürdü.
Çünkü bu işler öyle üç beş siyasi makaleyle olacak işler değildi.
Dünden bugüne işlene işlene gelen ciddi bir birikim olması gerekiyordu.
Ve böyle bir felsefe, geçin bu boyutu, yeterince, hatta bunu da geçin bazı
konularda hiç yoktu.
ŞİMDİ TÜRKÇÜ BİR AKIM YAŞIYORUZ. ADI SANI GÜZELDE NE ANLIYOR, NE KASTEDİYOR, NE VADEDİYORUZ?
Ünlü tarih ve toplum felsefecisi GİAMBATTİSTA VİCO’ya göre Tanrılar döneminde değiliz ki, Tanrımız, kahramanlar döneminde değiliz ki, kahramanlarımız kurtarsın.
İnsanlar dönemindeyiz arkadaşlar! Kurtulursak insanlarla kurtulacağız.
İnsan olarak bu konuda ne yapacağız? Ne yapmalıyız? Dünya bambaşka bir çağa giderken ilahi ve menkıbelerle bir şey yapamadığımız gibi, milli marş ve destanlarla da bir şey yapamayız. O halde ne yapacağız? Nereye gideceğiz?
İslamcılar gibi NAKİLCİLİK yapıp, hayal mı satacağız?
Evet!
Atsız’la asil bir duruş ve coşkun bir duygu, MHP ile aslında olmayan, ama kafamızda varmış gibi yarattığımız müthiş bir idealin doruklarını yaşadık.
Ne kadar yükselirsek o kadar çok yüksekten düşmenin travması bir yana, halimiz ortada.
Hangi fikri, hangi düşünceyi hangi davayı savunuyorsanız onun felsefesini oluşturacaksınız.
Bu yolda aklınız fikriniz yanacak, ciltler dolusu eser ortaya koyacak, ilim, sanat, spor her alanda kıyasıya bir mücadele vereceksiniz. Bu işin başka bir yolu yok.
Atatürk ve cumhuriyetle ete kemiğe bürünmüş bir milletleşme deneyimi yaşadık.
Eyvallah, ama bitmedi ki, asıl önemli olan bundan sonra ne yapacağımız. Adamlar karşı devrim için kapımızda.
Çağı ıskalayan her şeyi ıskalar.
İslamcıların yolundan gidersek batarız. Şu İslamcı bunu dedi. Bu İslamcı şunu dedi. Şu Türkçü şunu dedi. Bu Türkçü bunu dedi ile bir yere varamayız. Çağı yakalamak ve hatta aşmak zorundayız.
Türk milliyetçiliği hiçbir zaman aklı kıt, zihni bulanık, ruhu hasta, ideali bitmiş umutsuz ve yancı insanların davası olmamıştır. Bugün de olmamalıdır.
Yapacağı tek şey bir an önce sağdan say bir avuç, soldan say bir avuç, köklü davaların kökünü yiyip bitiren oligarşi kurtlarından kurtulup,
Türk milliyetçiliğini önüne gelenin kullandığı değil, önüne gelenin saygı duyduğu devlet kuran asli ruhuna kavuşturmaktır.
Türk milliyetçileri titrer mi? Silkinir mi? Bilmem, ama ister titresin, ister silkinsin tek yol budur.
HASAN GÖMLEKSİZ
10 Haziran 2021