Kim ne derse desin tarihteki bu iktidar, hakanlık, şehzadelik, beylik çekişmeleri hiç te kolay değilmiş.
Tarihte okumak kolaymış ta bizzat yaşamak çok zormuş. Aylardır seferberiz anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi, ama hâlâ düzeltemedik.
Taht maht da yok ortada, ama yine de öyle bir yapıştı ki koltuğa bir türlü gitmiyor. Kıyamet kopsa umurunda değil, Nuh diyor peygamber demiyor. Memleket cayır cayır yansa da, isteyen bir tek Allah’ın kulu kalmasa da gitmem diyor.
Tıpkı tarihteki taht kavgaları gibi, tıpkı tarihteki muhterisler gibi geçmişi kök söktüre söktüre yeniden aynen yaşatıyor bize.
Ya bir de harbi harbi padişah, ya bir de harbi harbi kral, ya bir de harbi harbi şehzade olsaydı olacakları hayal edebiliyor musunuz diyeceğimde hiç çekinmeden edin valla.
Helal olsun bu çağda bu devirde alasını, beterini yaşatıyor bize.
Şu halimize bir bakın okumuş yazmışların dünyasında bütün ülkücüler bir araya geldik. Topumuz bir Bahçeli etmedik. İyi ki Türkeş in oğlu falan değilmiş.
ŞAYET BİR GÜN ÜST KURUL DELEGESİ OLABİLİRSEM EĞER KENDİME ELEŞTİRİLEMEZ DEĞİL ELEŞTİRİLEBİLİR BİR LİDER SEÇECEĞİM.
Mahkum olmamak, tercih yapabilmek, denetleyebilmek, değiştirebilmek, insanca yaşamak, insan hesabına alınmak, liyakat, adalet ve demokrasiden faydalanmak, gelişmiş ve modern dünyada ki insanların olduğu kadar benim de hakkım.
İnsanlarında partilerin de milletlerinde hayatında 17 yıl az değil çünkü. Hareketin kaderi milletin kaderiyse ki öyledir bunun başka bir yolu yok. Çıta her alanda yükselmek zorunda.
İnsanımız akıl ve mantıktan uzak, kutsallarla kuşatılmış, ayakları yere basmayan, gerçek dünyadan uzak, aşırı idealize edilmiş kendisinin bile yaşayamadığı bir dünyayı başkalarına dayatmanın insan ve milletleri yeni ufuklara taşıyan ülkülerle bir alakasının olmadığını artık anlamak zorunda.
Ne çıkarsa bahtımıza diye körden sağırdan Süpermen, cahilden bilge, hikayeden efsane, şapkadan tavşan çıkarma rezaletleriyle kaybedecek yıllarımız yok artık.
Milliyetçi Türkiye’yi ve Turan’ı kurmak istiyorsak, gelişmiş ve modern bir toplumda yaşamak istiyorsak, Liderlik meselesi de, demokrasi de, parti de teşkilatlar da, adam gibi masaya yatmak, adam gibi bir şekle dönüşmek zorunda. Kurumlar dökülüyor çünkü. Yenilenmek, yeniden öze dönmek zorundayız.
Çünkü milliyetçilik, bir Türk milletini çok sevmek, iki onu ilelebet yaşatmaktır. Birincisi duygu ikincisi ise akıldır. O ilelebet yaşatmanın içinde tarih coğrafya din sosyoloji felsefe ilim bilim teşkilat ne ararsanız vardır. İlelebet yaşatmak kolay değildir. Akıl devreden çıktımı milliyetçilikte zıvanadan çıkar. Ondan sonra ne kadar çırpınırsa çırpınsın hava ile civadır.
Türk milliyetçiliğini yeterince anlayamamış arkadaşların hangisine bakarsak bakalım hep aynı sloganla karşılaşıyoruz. ‘’Lider eleştirilemez.’’ İyide neden eleştirilemez? Nihayetinde onu da seçen biz değil miyiz? Hem oy ver seç diyeceksiniz, hem de eleştirme diyeceksiniz. O zaman kusura bakmayın da o lideri bize değil Tanrıya seçtireceksiniz.
Gelişmiş modern toplumlarda yanlış yapan herkes eleştirilir arkadaşlar o sizin dediğiniz ‘’lider şerefimdir, lider eleştirilemez’’ sloganları artık soğuk savaş döneminde kaldı.
Beş yanlış içinde bir doğruyla yol almak artık aklın kabul edebileceği bir şey değil.
Bakın! 17 yıl sustuk, bizi ne hale getirdiler.
Liderlik önemli bir makam lakin sevginin de nefretinde ilacı kendinde. Bizde değil
Kimi vardır sevgiyle, kimi vardır nefretle anılır. Kimi vardır hayırla, kimi vardır şerle anılır. Kimi vardır başarılarıyla, kimi vardır başarısızlıklarıyla anılır.
Ülkücü hareket olarak liderle gelen başarıyı da gördük, liderle gelen hezimeti de. Liderle oluşan sevgiyi de gördük, liderle oluşan nefreti de.
Türkeş’i sevdik ama sevdirttiği için sevdik arkadaşlar. Türkeş’i saydık ama saydırttığı için saydık. Peşinden gittik ama inandırdığı için gittik arkadaşlar. Yine de eleştirenler çıkmadı mı? Çıktı elbette. Yel kayadan ne anlar onun için doğruydu. Bunun için değil.
Bakın ilk fırtına da yaprak gibi nasıl da savruluyor.
Hiç sevmediği ülkücülerin birini bırakıp diğerine koşuyor. Hiç sevmediği taş medreselilerin birini bırakıp diğerini arıyor. Delegeler, başkanlar kanaat önderleri kıymete binen binene. Can havli sınır tanımıyor.
Haleflerine uyarım onun liderliğini, onun MHP sini, onun ocaklarını, onun teşkilatlarını, onun vekillerini iyi incelesinler. Ondan iyi ders çıkarsınlar. Bu hareket artık bir daha, ikinci bir bilgeyi, ikinci bir beşibiryerdeyi kaldırmaz çünkü.
Ey talipler! Ey Abla! Ey Abi! Ey Hoca! Bütün bu olanlardan, bütün bu yaşananlardan sonra ülkücüleri tanıdığınıza emin misiniz?
Ülkücüleri iyi tahlil ettiğinize, ülkücülerin evlerine girip çocuklarının başlarını okşadığınıza, çaylarını kahvelerini içip hallerini hatırlarını sorduğunuza, onların ne hissettiklerini, onların ne istediklerini bildiğinize emin misiniz? Ülkücülere geçmişte bildikleri, ama uzun süre hasret kaldıkları unutturulan, unutturulmaya çalışılan, efsanevi o ülkücülüğü yeniden yaşatmaya hazır mısınız?
Hazırsanız hayırlı uğurlu olsun. Bu davaya baş koymuş insanlar olarak 19 Haziran da ölümüne biz de sizinleyiz.
Ama hazır değilseniz, değil 17 yıl, 17 ay bile beklemeye tahammülleri yok bilesiniz. Çünkü artık büyü bozuldu. Bozkurtlar özgürlüğü tattı bir kere.
Ya önümüze düşüp bizi iktidara götüreceksiniz, ya da o nefes, o ruh yoksa edebinizle adabınızla önümüzden çekileceksiniz.
Hasılı kim ne derse desin, bu ders, siyasi bir ders,
Hasılı kim ne derse desin, bu son, ibret-i alemlik bir son.
Ülkücünün ahını alan onmuyor arkadaş. Yüce Tanrı ülkücüleri hâlâ seviyor.
Yüz ülkücüden yirmisi istemiyordu kırka çıktı kılı kıpırdamadı.
Yüz ülkücüden kırkı istemiyordu seksene çıktı kılı kıpırdamadı.
Yüz ülkücüden sekseni istemiyordu doksan beşe çıktı kılı yine kıpırdamadı.
Demek ki kılını kıpırdatmak için sıfırı tüketmesi gerekiyormuş tüketti.
Şimdi ne diyelim biz bu lidere?
Ne diyebiliriz ki?
Pirimiz Kemal ağabeyimizin güle güle İsmail hikayesinde dediği gibi,
güle güle Sayın genel başkan güle güle!
Sen Türkeş’çileri hiç sevmedin ki.
HASAN GÖMLEKSİZ
16 Haziran 2016